genel istatistikler
toplam12
bugün0
dün0
bu ay0
geçen ay0
toplam +6
toplam -0

yadigar ejder

    google'de resmini aratınca sadece yüzünün bile seçilemediği tek bir resim çıkan oyuncu.
    (28.08.2006 11:40)

nuveyba

    filistinde bir bölge. bir mustafa islamoğlu şiiri.

    öfkemin hançerine su ver sen
    kalkalım bir seher vakti nuveyba
    işgal edilmiş topraklarımız üstüne
    güneş doğmadan önce

    her taşın dibine bir yıldız gömmüşler
    şu denizden hala kırbaç sesi gelir
    atlıları en son ne zaman görmüştün nuveyba
    ne zaman öpmüştün ayağını selahaddin'in

    kol kırılır yen içinde kalır
    ya baş koparsa nuveyba
    bu gövde bir düşerse yere ya
    kan tutar dağları, atom santrallerini
    yeryüzünü ve umutları sel alır

    geriye andın, aşkın ve adın kaldı
    andını çocuklar içti nuveyba
    aşkın yüreklere düştü
    adın cellatların kirli elinde
    filistin askısına dönüştü

    kan akacak bu topraklarda kan
    kendileri benimkini
    demirden atları seninkini içecek
    bir can düşecek toprağa
    sabra
    bin can kalkacak.

    ramallah'ta tarlalara çocuk ektik nuveyba
    taşlarıyla ebabiller dönüştü tomurcuğa
    güz ekinidir bilirsin verirse mevlâ
    yüreklerin buz kestiği bir mevsimin ardından
    her bir çiçek kesebilir çocuğa

    sihirbazın çırağını hatırlarsın nuveyba
    o hendekte hâlâ tüter annelerin şarkısı
    o gün bu gün hâlâ utanır güneş
    adın ateş, andın ateş, aşkın ateş.
    (28.08.2006 00:34)

kekeme çocuklar korosu

    kitabın kapağından;

    '' sizler !!!

    yaşamı sözcüklere boğanlar,hayat yoksulları.

    aşksızlıktan ölenler,ciddiyetten ölenler,standart yaşam budalaları...

    allah kadar cezalandırıcı olduklarını düşünenler,

    cenneti etiketleyenler,cehennem reklamcıları...

    sensualistler,dualistler,optimistler,pesimistler,

    pragmatistler,fonksiyonalistler,darwinistler,ateistler,

    pozitivistler,marksistler,satanistler,müslümcüler,orhancılar

    ...

    eşcinseller,feministler,lezbiyenler,yeşil dünya

    veletleri.......................''



    -neden sustun devam et hadi.
    (25.08.2006 20:04)

fenerbahçe

    yüzüncü yılının da geçen 99 yılı gibi başarı(!)larla geçmesini dilediğim takımdır.
    (24.08.2006 19:20)

u2

    irlanda'daki vergilerin yüksekliğinden şikayet ederek grup faaliyetlerini yürüten limited şirketlerini hollanda'ya taşıma kararı almış grup.

    irlanda hükümetinden bir yetkili ise açıklama yaparak, fakirlere yeterince yardım yapılmadığı için hükümeti eleştiren grubun, sözkonusu kendi menfaatleri olduğunda sadece cebini düşündüğünü söylemiş.
    (24.08.2006 18:54)

çorbacı

    kapıkulu ocaklarına eleman yetiştiren 31 bölüklü acemi ocağı ile osmanlı ordusunun piyade askerini oluşturan bölük zâbitlerine verilen ad.
    (24.08.2006 14:56)

sigara

    nice çocuğun dedelerini tanımadan büyümesinin sebebidir.
    (bkz: kendimden biliyorum)
    (24.08.2006 14:46)

yeşil ışık

    bulaşık deterjanı markası. bir dönem bulaşık deterjanı yerine yeşil ışık denirdi. birde şarkısı vardı; yakalayın yeşil ışığı hesaplı parlak bulaşığı.
    (24.08.2006 14:31)

yerli plaka

    albümde yer alan parçalar

    01 kemerini bağla

    02 yerli plaka

    03 gelsin hayat bildiği gibi feat. sezen aksu

    04 şaşkin oğlan feat. ayben

    05 sen oyna dilber remix

    06 dark places feat. tech n9ne

    07 orientjazz feat. samy deluxe, afrob & sahtiyan

    08 efkar perdesi

    09 hadi bize bağlan feat. eko fresh, killa hakan, summer cem

    10 fark var

    11 gece gündüz karişmaz

    12 pusulam yok feat. alaturka mavzer, mihenk taşı, emre

    13 önce kendine bak

    14 gene elde mendil feat sahtiyan & yener

    15 aci biber

    16 hiza ve nizam yok

    17 ne benim
    (24.08.2006 13:15)

frederick flintstone

    sezai aydın tarafından seslendirilmektedir.
    (23.08.2006 22:01)

kim 500 bin ister

    medyapım ile osmantan erkır arasındaki çekişme yüzünden, bu sezon muhtemelen kenan ışık' sız ekrana
    gelecek yarışmadır.
    (23.08.2006 21:55)

mimar sinan

    istanbul devamlı bir su problemi içerisindedir. bu problemin çaresi asırlar önce kanuni zamanında, mimar sinan'ın günlerinde konuşulmuş ve en büyük çare sinan'la bulunmuştur. istanbul'un o günkü nüfusu çoğalınca kanuni sultan süleyman, sinan'ı çağırır, der ki:
    "mimarbaşı, halkımız su ihtiyacı içinde. bir at yükü suya çok miktar akçe ödüyorlar. acaba halkımızın bu su ihtiyacını karşılamak için birşeyler düşünmez misiniz?"

    mimarbaşı der ki:

    "sultanım siz müsaade buyurun, ben istanbul'un çevresini bir dolaşayım, dışarıda mevcut sulan istanbul'a getirmenin mümkün olup olmadığını bir inceleyeyim ve ondan sonra size bir cevap veririm."

    ve sinan ağa atına biner, yanına yardımcılarını da alır, çekmece'den başlayarak kıyılan dolaşır, beşiktaş'a kadar istanbul'un kıyılarında, dereleri, akan sulan tespit eder. bu suların önü örüldüğü, baraj yapıldığı takdirde nereye kadar yükselir, nereden nereye kemer yapılarak istanbul'a getirilebilir, bunun günlerce hesabını yapar ve kanuni'nin huzuruna çıkar. sultan sorar:

    "mimarbaşı, istanbul'a su getirmek mümkün müdür?" mimarbaşının cevabı:

    "beli sultanım, mümkündür. ancak çok ağır bir şartı var."

    "nedir o mimarbaşı?"

    "sultanım, altın dolu keseleri uçuca dizmek şartıyla ancak istanbul'a su gelebilir."

    kanuni'nin cevabı şu olur:

    "mimarbaşı sen istanbul'a su getirmenin mümkün olup olmadığını söyle. eğer mümkünse ben keseleri uçuca değil, yan yana dizmeye razıyım."

    bunun üzerine mimar sinan kolları sıvar ve istanbul'un dışındaki sulan kağıthane civarında belli yerlerde toplar, oradan da dere içlerine büyük geçitler yaparak istanbul'a getirir ve şehrin belli meydanlarında umumi çeşmeler yaparak suyu akıtır. bu çeşmelerin tamamı da kırkı bulur. ve kırk çeşme suları akmaya başlar.

    o güne gelinceye kadar, musluk gibi bir adet olmadığı için sular boşa akıp gitmektedir. o gün çok pahalıya mal olan suyu artık bostanlara, yollara akıtmak istemiyorlar ve ilk defa istanbul'da lüle dedikleri musluğu çeşmelere koyuyorlar.

    su böylesine pahalıya geldiği ve kıymet kazanmaya başladığı için kanuni bir ferman çıkanr, der ki: "istanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır. hiçkimse bu çeşmelerden gizlice yeraltından evine su alamayacaktır."

    bu umumi kaidenin bir istisnasını da koyar kanuni. o da özel olarak sinan'a iletilir. denir ki: "sen istanbul'a böylesine güzel bir çalışma sonunda kırk çeşme sularını getirdin. sen evine özel olarak bir lüle su alabilirsin."

    ve süleymaniye civarındaki meydan çeşmesinden sinan'ın evine özel olarak yol yapılır ve su akıtılır. böylece mimar sinan evinde özel suyu olan tek kişi olur.

    mimar sinan şehzadebaşı camiini, süleymaniye camiini ve edirne'deki selimiye camiini yaptıktan -sonra yaşlanır. devir hep öyle geçmemiştir. itibarının yüksekte olduğu devirde, kendisinin kıymetini takdir edenler bir bir bu dünyadan göçmüşlerdir. kanuni vefat etmiştir, yerine başka padişahlar geçmiştir. ve sinan 99 yaşına gelmiştir. çevresindeki dostları göçtüğü için de kendisi istanbul'da adeta yapayalnız kalmıştır. ve yeni bir nesil yetişmiştir.

    bir gün sinan'ın kapısına birisi gelip dayanır. kapıyı çalar. sinan bastonuna dayanarak kapıyı açar, "buyurun" der.

    gelen meçhul ihsan, "ben topkapı sarayı postacısıyım. sizi divana çağırıyorlar. herhalde bir soruşturmaya tabi tutulacaksınız" der.

    sinan ağa, bu ihtiyar halinde, dostlarının tümünün göçüp gittiği, kendisini eserleri inşaat halindeyken görenlerin kalmadığı bu ihtiyar dünyada, "acaba topkapı sarayına niye çağırılıyorum?" diye bastonuna dayana dayana gider.

    saraya girer, orada bir soruşturma heyeti kurulmuştur: kadılar, ulemalar, müftüler, o günün vükelası. sinan'a şöyle derler: "sinan ağa, hakkında şikayet var. eve su almak yasak olduğu, hiçkimse evine özel olarak su almasın' diye padişah fermanı olduğu halde, sizin evinizde özel su varmış."

    "evet," der, "cihan padişahı bana öyle özel olarak müsaade etmişti. istanbul'a yaptığım, su hizmetinden dolayı sadece benim şahsıma su müsaade etmişti de almıştım."

    "o zaman şu müsaadenizi, fermam görelim de ses çıkarmayalım. kimseye verilmemesine rağmen, sizinki devam etsin."

    sinan'ın cevabı şu: "ben o zaman cihan padişahından ferman istemekten hicap etmiştim. fermanım falan yok, ama su benim evimde akıyor."

    divan müşkül durumda kalır, konuşmalar olur: "sinan büyük hizmetler etmiştir, evinde suyu aksın." oradan başkaları cevap verir: "bu al-i osman'a hizmet eden sadece sinan mı? sinan gibi daha nice hizmet edenler vardır. ya onların da evine özel su verilsin, ya da sinan'a da bu ayrıcalık tanınmasın."

    divanda uzun münakaşalar olur, son olarak verilen karar şudur: "sinan gibi diğer hizmet edenlerin de evine su bağlanamayacağına göre, sinan'a verilen su kesilmeli, fakat şimdiye kadar kullandığı su fermansız kullandığı için bir cezaya mucip olmamalıdır."

    ve bu karardan sonra sinan evine gelir. üzgün, bezgin, fakat fazla müteessir değil. çünkü sinan hizmetini allah için yapmıştır. kendisine bir ayrıcalık tanınsın, özel bir mükafat verilsin diye değil.

    ve sinan 100 yaşına girerken hastalanır yatağa düşer. vefat sırasında bir bezi suya batırıp da dudağına çalmak isterlerken bakarlar ki, evindeki musluktan su akmıyor. istanbul'a su getiren sinan, susuz evde vefat eder. vefat sırasında bu olayı başında konuşanlara verdiği cevap enteresandır:

    "biz hizmetimizi dünyada bir bardak suya satacak kadar menfaat düşkünü değiliz. biz hizmetimizi allah için yaptık ve mükafatını da ahirette bekliyoruz. dünyada evimize su verilmediği için müteessir değiliz."
    (23.08.2006 21:45)

sayfa:

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.